29 Mart 2010 Pazartesi

Tahta Mandal

Tahta mandal 1 Şubat 2010, Pazartesi.
Saat sabahın erken saatleri. Bu tarih, hayatımda bir çeşit “mucizedönümü” oldu gibi! Mucizelere inanan bir Annenin, mucizelere inanan kızıyım. Şaka gibi ama, mucizelerle de başbaşayım; çünkü hayatım, Annemin: “Hayatta mucizeler var kızım!” demesini dinleyerek geçti geçiyor. Asla yılmayan, bitti denilen noktada yeniden başlayan, düşünce kalkan, boyun eğmeyen bir Anneye bakıp onu örnek alarak hayata devam etmek bazen çok iyi, bazen çok zor. Çünkü insan en az onun kadar “yapıcı” olmak istiyor; ama olamadığı zaman da feci kötü hissediyor. Hatta kıskançlık filan duyuyor J. Hele hele Babam gittiğinde Annemin yapabildiklerini, hem de o genç yaşında, ben yapabilir miydim, bilmiyorum. Daha kötüsü hiç sanmıyorum. Gerçekten sanmıyorum. Çok güçlü görünen ürkek bir kediye benzetiyorum kendimi. Kolaycacık köşeme çekilebiliyorum. Yıkılabiliyorum. Hele bir depresif oluyorum, akıllara zarar... En ufak olayda da kalkıp vasiyet yazabiliyorum! Yazmışlığım var. Kardeşim buna “yazar dengesizliği” diyor. Haklı. Zaten o hep haklı! Bunlar alakasız oldu yine ama, alakasız olsalar da dünden beri hissettiklerime tercümanlar bir şekilde. Bu cümleler olmadan girişi yapmam mümkün değil, hissettiklerime... Dedim ya, dün bir mucize oldu benim için. Öyle bir mucize ki; Uğrunda çoook uzun süredir uğraş verdiğim, uykusuz perişan geceler ve günler geçirdiğim, hastalandığım, depresyonlara girip çıktığım, kendimi paralayıp: “Acaba ben beceriksiz ve enayi bir kadın mıyım diye, zaman zaman kendimi saçma saçma sorguladığım... Sorguladığım şeylerden utanıp kendimden soğuduğum, binbir değişik duyguyu böğrümün derinliklerinden yaşadığım bir mucize işte... O kadar sevindim ki, “Mucizemin hatrına bir şey yapmam lazım!” dedim. “Öyle bir şey olmalı ki ama; beni ona, onu bana, ikimizi de hayata bağlamalı!” diye hayal ettim. Çok sevdiğim bir çocuk kitapçısı var. Hemen oraya arabayı çektim. İçeri girdim piti piti... Dolanıyorum köpekbalığı gibi. Aranıyorum deli deli. Biliyorum o şey karşıma kendi çıkacak. Çıkacak ki şanslı olsun hissi. Mucize gibi... Aaaa o da ne? Bir baktım kutu dolusu tahta mandallar. Rengarenk. Nasıl şekerler... Budur işte dedim: Hayata tutunmak için TAHTA MANDAL! Bazısında hayvanlar var, bazısında palyaçolar. Kutu kutu aldım. Hayvanlı olanları aileme, palyaçolu olanları arkadaşlarıma. Kızıma sarı civcivli olanını verdim. Civcivler iki taneydi. Gülümsüyordular ve yalnız değildiler sanki bu hayatta. Kızım bu hayatta bu civcivler gibi mutlu olsun, yalnız olmasın, tutunsun bu hayata diye içimden geçirdim. Oğluma atlı olanını verdim; at gibi asil ve hızlı koşan bir adam olsun diledim. Biraz da komikti atın tipi, tam ona göreymiş gibi geldi. Verdim gitti. Eşime değirmenli olanını seçtim. Sürekli çalıştığı ve kendi ekmeğini taştan çıkartmasını bilen bir adam olduğu için. Durmadığı için. Arıza yapmadığı için. Çark durduğunda, kollarıyla itip çalıştırdığı için. Değirmen hep dönsün, huzur olsun diledim. Aileme teşekkür ettim. En çok da kızım ve oğluma. Bilgisayar başında onlardan çaldığım zamanlar için bana gösterdikleri anlayışa... Ha bir de oğluma kazarak çıkarması gereken dinozor fosili aldım. Hayatta iğne oyası ve özenle dikkatle çalışmadan bir yere varılmıyor diye. Sabırlı olmanın önemini öğrensin diye. Azıcık acelesi var çünkü. Kızıma da, kurbağa aldımJ! Ama üzerine su döküyorsunuz Prens oluyor. Çünkü şekle bakmazsan, aşık olursan yaptığın sevdiğin neyse ona, sana hayat daha güzel geliyor, gülüyorsun sonunda. Kendime tabi ki inekli olan mandalı seçmiştim! Hemen bilgisayarıma iliştirdim. Malum çok severim inekleri. Bunca zamandır her türlü kahırımı, hayalimi, perişanlığımı ve kaprisimi çeken arkadaşlarıma da renkli palyaçolu tahta mandalları armağan ettim. Ağlarken gülüyoruz, gülerken ağlıyoruz. Anneyiz. Şu hayata bu ağaçtan yontma mandalla tutunalım, ağaç gibi sağlam köklü ve sonsuz olalım diledim. Basit ama şeker. Küçük ama uzun ömürlü... Sizleri unuttum sanmayın! Bana şans getiriyorsunuz. Güç veriyorsunuz. Vuruyorsunuz ama gül bitiyor! Hem de her gün ve devamlı! O yüzden, Size de bir adet 4 Yapraklı Yonca tahta mandalım vardı... Şansımız çoğalsın diye paylaşmak istedim. Gönderdim bakın burada... Yonca “pırrrpırrr”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder